Öyküler

Male ile İsmet: Kırık Bir Aşk Hikayesi

İsmet yerinde duramayan, ele avuca sığmaz bir afacan. Küçük Male, amca oğlu İsmet’e hayran. Çabuk geçmiş, zaman, biri on dördüne, diğeri on altısına gelmiş. İsmet, Male’nin hoş huyuna, Male, İsmet’in hoş boyuna, tutulmuş, yüreleri yanmış.

Male boy verip göz dolmuş, gören evlenme yaşına geldi demiş. Amca oğullarından Nuri’ye istemişler kızı. Duyunca haberi, kızı istemeye koşmuş Nair, İsmet’in babası. Amma biraz geç, kızın babası Mısta kızı söz vermiş Nuri’ye. Male’nin ağabeyi, Hacı Rasim de kayınçosu Nuri’den yana.

Başka çare yok, ferman dinlemiş gönülleri, bir ata binip kaçmışlar. Male’yle İsmet, vurmuşlar dere aşağı, ırmağın geçit yerine varmışlar. At yorulmuş, çekmemiş ikisini birden, durmuş. Yetişmiş namı deli Hacı Rasim’le yanaşmaları. Vurmaya değil ama korkutmaya kurşun atmışlar. Male feda etmiş kendini, demiş “İsmet, kaç kurtul, seni vururlar. Ben de ölürüm senin yoluna”. İsmet, bırakmak istememiş kızı, “gel gidelim, öleceksek beraber ölelim” demiş. Yaklaşınca eşkıya, İsmet, çaresiz kaçmış dağa. 

Hacı Rasim tutup getirmiş Male’yi, gönülsüz vermişler Nuri’ye. Çocuğu olmamış Male’nin, onun da gönlü İsmet’te kalmış, derler. Bir lokma gibi aziz, bir yudum su gibi temiz sevmişler. Nihayet, aciz kalmışlar, kavuşmamış sevenler.

Neden sonra, İsmet de dönüp gelmiş, gönlü ezik, kolu kanadı kırık. Dolanıp durmuş, boynunu büküp, anlatmış aşkını, dökmüş içini. Türkücü Zato, türkü yakıp söylemiş duyduğunu, dolanmış dilden dile, Male ile İsmet’in kırık aşk hikayesi. 

“…
Çermiğin altında derin bir dere,
Şaşırdım aklımı, Male, Male, gideyim nere,
Alıp kaçsam seni, Male, Male, uzak bir yere,
Almadın beni, sarmadım seni,
…”

Başka bir kız almışlar İsmet’e, kim bilir kim var onun gönlünde.